Halk arasında diyabet ya da şeker ameliyatı olarak da bilinen metabolik cerrahi hem diyabetin hem de obezitenin aynı anda kontrol altına alınabilmesini sağlayan ameliyatları içermektedir
Halk arasında diyabet ya da şeker ameliyatı olarak da bilinen metabolik cerrahi hem diyabetin hem de obezitenin aynı anda kontrol altına alınabilmesini sağlayan ameliyatları içermektedir. Diğer adı şeker hastalığı olan diyabet, Tip I ve Tip II olarak ayrılmaktadır. Vücutta insülin üretiminin olduğu fakat bu insülinin etkisiz kaldığı Tip II diyabet hastalığı genellikle obezite ile ilişkilendirilmektedir. Dünya genelinde şeker hastası olanların ortalama %90’ında görülen Tip II diyabette insülin direnci görülmektedir. Sağlıklı kişilerde mideden salgılanan bir hormon ile kişi açlık hisseder ve yemek yer. Yediği yemekle mide duvarı gerilince beyine giden uyarı sonucunda mide hormon salgılamayı durdurur ve kişi doymaya başlar. Bu sırada gıdalar bağırsaklara geçip sindirilmeye ve emilmeye başlar. Sağlıklı kişilerde ince bağırsağın son kısımlarına sindirilmemiş gıdalar da rahatlıkla ulaşabilmektedir. Sindirilmemiş gıdalar buradan glp-1 hormonunun salgılanmasana vesile olur. Bu hormonda pankreastan daha aktif insülin salınmasını sağlar ve kan şekeri kontrol altına alınmış olur. Ancak obez kişilerin midesi daha büyük ve açlık hormonu salgısı daha fazladır. Bu kişiler doymak için porsiyonlarını büyütür veya daha sık yemek zorunda kalırlar. Ayrıca obez kişilerin bağırsak boyu ve gıda emilimini sağlayan villus sayısı daha da artar. Böylece ince bağırsağın son kısmına sindirilmemiş gıda ulaşamaz ve glp-1 hormonu aktive olamaz, sonuç olarakta pankreastaki insülin aktif salınamayacağı için kan şekeri yükselmeye başlar. İnsülin direncinin de etkisiyle hastalarda kan şekeri aşırı yükselmektedir. Bunun sonucunda ise şeker hastalığı başlar. Tip II diyabet tedavisinde genel olarak ilaçlar, diyet ve uygun egzersizler kullanılmaktadır. Fakat bazı durumlarda bu tedaviler yeterli olmamakta ve hastalık ilerleyerek kalp-damar hastalıkları, felç, böbrek ve ayak rahatsızlıkları ve görme kaybı gibi farklı hastalıkları da beraberinde getirmektedir. Bazı hastalarda ise insülinin yoğun olarak alınmasına rağmen istenilen sonuçlar elde edilememektedir. Tip II diyabette ilaçlar ve diğer tedaviler hastalığı tamamen tedavi etmek için değil kontrol altında tutmak için kullanılır. Ancak günümüzde uygun hastalarda metabolik cerrahi işlemleri uygulanarak tip 2 diyabet tedavisinde daha kesin sonuçlar alınabilmektedir. Metabolik cerrahi sayesinde vücutta üretilen fakat etki göstermeyen insülinin kullanılması sağlanmaktadır. Aynı zamanda, diyabet nedeniyle ortaya çıkan diğer hastalıkların da iyileştirilmesi ile hastaların yaşam süreleri uzamakta ve hayat kaliteleri artmaktadır.
Metabolik cerrahi tüm diyabet türleri için uygun değildir. Tip I diyabete sahip olan hastalara bu ameliyatların etkisi yoktur. Metabolik cerrahi operasyonundan yararlanmak için vücudun az miktarda da olsa insülin üretmesi gerekmektedir. Bu anlamda insülin üretiminin olmadığı Tip I diyabette farklı tedavi yöntemleri uygulanmaktadır. Şeker hastalarının çoğunluğunu oluşturan Tip II diyabet hastaları ise metabolik cerrahi için en uygun adaylardır. Ancak tip 2 diyabet de olsa 10 yılı geçmiş şeker hastalarında pankreasta insülin üretimi de azalmış olabileceği için metabolik cerrahi öncesi kişide tip 2 diyabet de olsa pankreastaki insülin seviyesini ölçmek gerekir. Bunun için pankreasta insülin öncüsü olan C-peptit madde seviyesi kan tahlili ile bakılır. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre bu hastaların yaklaşık %90’ı aynı zamanda aşırı kiloludur. Hasta seçiminde vücut kitle indeksi de büyük önem taşımaktadır. Metabolik cerrahiden yararlanmak için hastaların vücut kitle indeksinin 35’in üzerinde olması gerekmektedir. Medikal Tip II diyabet tedavisine yanıt vermeyen ve kitle indeksi 30’un üzerinde olan hastalar da metabolik cerrahi operasyonu olabilmektedir.
Günümüzde gelişen tıp sayesinde metabolik cerrahi operasyonu kapalı bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Genellikle 4-6 arası küçük kesiler açılarak gerçekleştirilen operasyonlar farklı yöntemlerle yapılmaktadır. Bütün ameliyatlarda ortak özellik mideye müdahalede bulunup iştahı azaltıp gıda alımını kısıtlamak ve ilave olarak gıdaların ince bağırsağın son kısmına ulaşmasını sağlayacak kestirme yollar yapılmasıdır
Metabolik cerrahi ameliyatlarından sonra her operasyonda görülen bazı riskler bulunmaktadır. Kanama riski yaklaşık %0,9 , pıhtı sorunları %0,3, darlık sorunları %0,3 , kaçak olma ihtimali %1-2 olup daha nadir olarak her ameliyatta olabilecek anesteziye bağlı problemler ve çok nadir olarak da (%0,2) hastaların hayatını kaybetmesi ameliyat riskleri arasındadır. Bununla birlikte yapılan ameliyat tipine göre değişmekle birlikte uzun vadede fıtık, ishal, kusma, ülser, reflü ve bağırsak tıkanıklığı gibi riskler de vardır. Fakat bu riskler oransal olarak çok küçük bir hasta grubunda görülmektedir. Ameliyatlardan elde edilen başarı oranı ortalama %95’tir.
Dahil |
|
---|