Kişinin çok fazla kilo alıp verdiği durumlarda ya da alt çenesi yapısal olarak daha küçük ve geride olan kişilerde erken yaşlarda deride bollaşmalar gözlemlenebilir.
Boyun, omurganın ve omuriliğin başlangıcıdır. Omurgada, omur (Vertebra) denilen birbirine bağlı, diğer kemik yapılarından farklı şekilli yaklaşık iki düzine kemik parçası bulunur. Boyun, bunlardan Servikal Vertebra olarak bilinen aynı zamanda vücuttaki en küçük ve en üst omurlar olan yedi tanesini içerir.
Omurga, kafatasının tabanından pelvise kadar uzanır. Sinir sinyallerini beyne ve vücudun geri kalanına ileten uzun bir sinir dokusu demeti olan omuriliği barındırır ve korur. Omurilik, enseden sırtın en dar kısmına kadar uzanır.
Daha çok Adem elması olarak bilinen gırtlak çıkıntısı (Laringeal çıkıntı), dış boyunun göze çarpan bir özelliğidir. Gırtlak çıkıntısı erkeklerde kadınlara oranla çok daha belirgindir. Bu belirginliğin nedeni gırtlağın gövdesini oluşturan tiroit kıkırdağının yapısıdır ve bu yapı ergenlik döneminde gelişir.
Adem elması kadınlarda tipik olarak 120 derecelik açıyla birleşirken erkeklerde birleşme 90 derecelik açıyla gerçekleşir. Bu nedenle Adem elması erkeklerde daha belirginken kadınlarda daha az fark edilir.
Konuşma, boyundaki kritik yapılar sayesinde mümkün olabilmektedir. Gırtlakta bulunan ses tellerinin titreşmesiyle ses meydana çıkar. Gırtlak, ağız ve burun boşluğunun arkası olan farinksin, trakea (nefes borusu) ve özofagus (yemek borusu) olarak ikiye ayrıldığı yerde bulunur. Bu ayrım köprücük kemiği ile ense kökünün yakınında gerçekleşir.
Boyun bölgesi kişinin yaşını en çok gözler önüne seren bölgelerden biridir. Yaş alma ile birlikte boyun derisinde bollaşmaların ve sarkmaların meydana gelmesine bağlı olarak boyun ve çene arasındaki açı belirsizleşir.
Kişinin çok fazla kilo alıp verdiği durumlarda ya da alt çenesi yapısal olarak daha küçük ve geride olan kişilerde erken yaşlarda deride bollaşmalar gözlemlenebilir. Kilo fazlası olan kişilerde zamanla gelişen deri bollaşmasına, çene altı bölgesinde meydana gelen yağlanma da eşlik edebilir.
Buna ek olarak yaş alma ile birlikte boyun derisinde dikey bantlar ve yatay kırışıklıklar görülmeye başlar. Bu kırışıklıklar platismaplasti denilen bir cerrahi prosedürle düzeltilebilir. Boyun ve çene bölgesinde meydana gelen yağ birikmeleri ve cilt sarkmaları kişinin yüz ifadesini olumsuz olarak etkiler, olduğundan daha yaşlı görünmesine neden olur ve tüm bu değişimler estetik kaygıların temelini oluşturur.
Kolajen vücutta en bol bulunan protein olarak cildin yapısal özelliklerini korumasını sağlar, kaslar ve kemikler arasındaki eklem dokusunu oluşturur. Vücut doğal olarak kolajen üretir. Ancak yaşlanmayla birlikte vücutta üretilen kolajen miktarında azalma meydana gelir. Sonuçta cilt daha az elastik bir hale gelir ve kırışıklıklar belirginleşir.
Doğal kolajen seviyesi düştükçe cildin daha derin katmanlarında bulunan doğal yağ miktarı da azalır. Cilt katmanlarının altında boş bir alan oluşunca, cildin daha öncede sıkı olduğu yerlerde sarkmalar meydana gelir.
Boyun çizgileri ve kırışıklıkları yaşlanma sürecinin doğal bir parçasıdır. Cildin elastikiyetini kaybetmesinden ve UV ışınlarına maruz kalmaktan kaynaklanabilir. Ayrıca cep telefonu gibi teknolojik aletlerin kullanıldığı esnada boynun aldığı duruş, sigara kullanımı, güneş kremi kullanılmaması, stres ve yanlış uyku pozisyonu gibi faktörler kırışıklık oluşumunu hızlandırıcı etkiye sahiptir.
Boyun kırışıklıklarının ve çizgilerinin görünümünün azaltılabilmesi için cerrahi ve cerrahi olmayan yöntemler kullanılabilir. H100 gençlik aşısı, somon DNA, botoks, ultherapy ve mezoterapi gibi medikal estetik prosedürlerin yanı sıra boyun germe estetiği ve askı yöntemi gibi prosedürler de uygulanabilmektedir.
Bununla birlikte boyun kırışıklıkları yaşlanmaya bağlı gelişen bir durumdur ve yaşlanma devam eden bir süreçtir. Bu nedenle cerrahi ya da cerrahi olmayan müdahaleler ile gerilmiş olan bölgelerde sarkmalar ve gevşemeler görülmesi olağandır.
Boyun germe estetiği ameliyatında cerrahi ve cerrahi olmayan farklı teknikler uygulanabilir. Ve hangi tekniğin uygulanacağı hastanın yapısal özelliklerine ve ihtiyaçlarına göre belirlenir.
Servikoplasti: Hem fazla derinin hem de fazla yağın alınarak boynun gençleştirilmesi, sarkık ve gevşek boyun görünümüne yol açan kasların sıkılaştırılması için uygulanan bir cerrahi yöntemdir. Hastalara boyun bölgesinde daha belirgin bir profil kazandırmak için yaygın bir şekilde uygulanan bir prosedürdür.
Yaşlanan ciltte aşırı gevşek cilt kıvrımları oluşabilir, aşırı kilo kaybı yaşandığı durumlarda fazla cilt boyundan sarkarak çift çene görünümüne neden olabilir. Hastalarda belirgin boyun bantlarının olduğu durumlarda, altta yatan kasların sıkılaştırılabilmesi için servikoplasti genellikle platismaplasti ile birlikte uygulanır.
Servikoplasti esnasında hasta sırtüstü yatar. Bölge sıvı bir lidokain ve epinefrin çözeltisi kombinasyonu ile infiltre edilir. Solüsyondaki lidokain bölgeyi uyuştururken epinefrin ilavesi anestezinin etkisini uzatır, kanamayı azaltır ve daha büyük dozlarda uyuşturma yapılmasına izin verir. Boyunda “z” gibi görünecek ancak kesintisiz bir düz çizgi olarak kapanacak z-plasti kesisi yapılır. Fazla deri ve yağ alınır. Servikoplastide kas germe işlemi yapılmaz. Servikoplastinin amacı çene ve boyun bölgesinin altındaki fazla derinin azaltılması ya da çıkarılmasıdır.
Platismaplasti: Hastalarda daha belirgin bir boyun çizgisinin sağlanabilmesi için altta yatan boyun kaslarının sıkıştırıldığı kozmetik bir prosedürdür. Yalnızca boyun bölgesinin değil çene altının da gençleştirilmesini sağlar. Bu prosedürde fazla deri ve yağ çıkarılmadan yalnızca kaslar sıkılaştırılır. Genellikle servikoplasti ile birlikte uygulanır.
Platismaplasti prosedüründe çene altından 1 cm civarında küçük bir gizli kesi yapılır. Daha iyi bir görselleştirme sağlanabilmesi için endoskop yerleştirilir. Platizma kasları, boyun bantlarının görünümünün azaltılması ve orta hat platizma aplikasyonu denilen tek bir kas tabakası oluşturulması için sıkılır ve birbirine dikilir.
Platismaplastinin amacı, boyun ve çene bölgesindeki göze hoş gelmeyen çizgilerin, boyun bantlarının yanı sıra gevşek ve sarkık boyun derisi ile yağlı gıdıların görünümünün iyileştirilmesidir.
Liposuction: Genellikle iyi bir cilt elastikiyetine sahip olan daha genç yaştaki hastalarda tercih edilir. Liposuction yöntemiyle boyun inceltilerek boyun açısının belirgin bir hal alması sağlanır. Boyun şekillendirmede sık kullanılan bu yöntemde çene altında açılan minik kesilerden yağ alınır. Lokal anestezi altında uygulanan işlemden sonra belirli bir süre korse giyilmesi gerekir.
Botoks: Yüz, çene ve boynun alt kısmında meydana gelen yaşlanma belirtilerinde uygulanan yöntem bölgeye enjeksiyon yapılarak uygulanır. Nefertiti botoksu da denilen bu yöntemde yüzün, çenenin ve boynun alt kısımlarına botulinum toksin enjekte edilir.
Botulinum toksini, bakterilerden elde edilen ve enjekte edildiği bölgede kasılmanın önlenmesi için kaslardaki sinirleri geçici olarak bloke eden bir maddedir. Nefertiti botoksu, yüzün altından köprücük kemiğine kadar dikey bir şekilde uzanan platizma bandını hedefler. Kasın belirli kısımlarına yapılan enjeksiyon ile yüzün alt kısmındaki çizgiler azaltılır, alt yüz, çene ve boyun simetrisi eşitlenir. Böylece daha belirgin bir çene görünümü elde edilir.
Kybella Enjeksiyonu: Çene altındaki fazla yağın azaltılması için kullanılan bir enjeksiyon tekniğidir. Yaklaşık 15-20 dakika süren işlemde sentetik bir deoksikolik asit formu kullanılır. Kesi gerektirmeyen Kybella enjeksiyonunda bölgedeki yağ hücreleri hedeflenir.
Deoksikolik asit yağın emilmesine yardımcı olmak için vücut tarafından doğal olarak üretilen bir safra asididir. Bunun sentetik şeklinin kullanıldığı Kybella yönteminde, enjeksiyon yapıldıktan sonra çene bölgesinin altındaki yağ hücreleri yok edilir ve yağ depolayamaz hale gelir. Bu süreçte diğer hücrelerin de ölmesine neden olabileceği için enjeksiyon bir uzman tarafından yapılmalıdır.
İşlemden önce uygulama bölgesi işaretlenir, oluşabilecek herhangi bir ağrı ve rahatsızlık hissinin önlenebilmesi için lokal anestezi ya da buz uygulanabilir. Asit sonraki haftalarda, vücut tarafından metabolize edilen yağ hücrelerini kademeli olarak öldürmek için çalışır. Kaç seanslık bir tedaviye ihtiyaç duyulduğu kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Çene altı bölgesinde orta ve şiddetli derecede yağ birikimi bulunan kişilerde etkili sonuçlar verir.
Ultherapy: Ultherapy non-invasive bir tedavi olarak vücudun doğal kolajen ve elastin üretimini teşvik etme amacıyla uygulanmaktadır. Ultrason dalgalarının etkisiyle cildin alt katmanlarına ulaşılır. Bu sayede kolajen üretiminin daha az olduğu bölgelerde kontrollü bir hasar oluşturulur. Ardından cilt dereceli bir şekilde kolajen üretimini hızlandırır. Derinin altındaki taşıyıcı bağ dokunun olduğu derinliğe ulaşılabildi için bölgede sıkılaşma etkisi meydana getirilir. Buna bağlı olarak da boyun derisinde gerilmeler oluşur.
Askı Yöntemi: Cilt elastikiyetinin ciddi ölçüde zarar görmediği kişilerde uygulanabilen bu yöntemde boyuna gerekli olması halinde lipossuction işlemi de yapılır. Ardından kulak altından küçük kesiler yapılır. Boyun cildi özel ipler kullanılarak hamak şeklinde asılır. İhtiyaç görülmesi durumunda çene ucu protezi ve yağ enjeksiyonu ile kombine olarak uygulanabilir.
Lazer: Lazer yöntemi boyun germe estetiğinde kullanılan yöntemlerden biri olarak gıdı bölgesindeki yağlanmalara karşı son derece etkili sonuçlar elde edilmesini sağlamaktadır. Aynı zamanda gıdı bölgesindeki cilt dokusunun sıkılaştırılması da lazer uygulaması ile mümkün olmaktadır.